Hi, How Can We Help You?

Blog

Aralık 20, 2021

PANDEMİ VE PSİKOLOJİK ETKİLERİ

Tarihte birçok toplumun belirli aralıklarla küresel salgınlardan etkilendiği bilinmektedir. Çiçek hastalığı, kızamık, vebalar, SARS virüsü farklı zamanlarda ortaya çıkan bulaşıcı salgın hastalıklardan bazılarıdır. Bunların en sonuncusu olarak 2020 yılında ortaya çıkan Covid-19 salgını, Çin’de başlayıp tüm dünyaya yayılarak eğitim, sağlık, sanayi, turizm gibi çok sayıda iş ve hizmet alanının faaliyetlerini sekteye uğrattı. Bu dönemde evlerimize kapandık; iş yerlerinden, okullardan, sosyal yaşamdan, sevdiklerimizden uzak kaldık.

Uzaktan eğitim ve evden çalışmalar daha fazla hayatımıza girdi. Hijyene verdiğimiz ehemmiyet arttı; dokunduğumuz, kullandığımız her şeyi, hatta yiyeceklerimizi bile dezenfekte etme gereksinimi duymaya başladık. Sosyal medyada, televizyonlarda paylaşılan vaka haberleri, görüntüler, art arda gelen kısıtlamalar ve bu sıkıntılı sürecin sonunu görememek, hepimizin kaygı düzeyini farklı oranlarda artırdı. Yaşadığımız en ufak bir sağlık problemi, kendimiz ve yakınlarımız için endişeye kapılmamıza sebep oldu.

Yüz yüze iletişime ara vermemizle birlikte zaman zaman yalnızlık, suçluluk, mutsuzluk, umutsuzluk, çaresizlik gibi duygular yaşadık. Bazen yakın çevremizdeki insanların bu hastalığa yakalandığını öğrendik, kimilerimiz de hastalığı bizzat deneyimledi. Hafif ya da ağır geçirenlerin yanı sıra ne yazık ki hastalığı atlatamayanların haberlerini de üzüntü ile aldık. Bu can sıkıcı durumlara en yakından tanık olan ve önemli kayıplar veren sağlık çalışanları için bu dönem, hem bedenen hem ruhen daha yıpratıcı idi.


Yaklaşık iki yıldır devam eden ve birtakım yasaklara uymak zorunda olduğumuz bu inişli-çıkışlı sürecin, aşının bulunması ve uygulanmaya başlanması ile şu an ilk dönemlere göre bir nebze kontrol altına alındığı söylenebilir. En başta ne kadar korkmuş olsak da zaman içerisinde hastalığı ve korunma yollarını benimsedik, salgınla yaşamaya alışarak pandemi öncesindeki yaşamlarımıza yeni kurallarla da olsa adım adım döndük ve bu da bize rahatlama getirdi. Ancak özellikle yaşadığı stresi kendi içinde yönetmekte zorlananlar için salgının başlangıcından günümüze kadar geçen süre, duygusal ve psikolojik açıdan biraz daha ağır geçti.

Yapılan araştırmalar; öğrencilerde ekran bağımlılığı ve derslere odaklanma sorunlarında, yetişkinlerde temizlik obsesyonlarında ve yaygın anksiyete bozukluğu, major depresyon, panik bozukluk vakalarında kayda değer bir artış yaşandığını gösteriyor. Kliniklere; yoğun kaygı, bunalım, yorgunluk, çökkünlük, sürekli kötü bir şey olacakmış hissi gibi psikolojik nedenler ve bunların getirdiği kalp çarpıntısı, nefes alamama, titreme vb. günlük hayatı büyük ölçüde etkileyen fizyolojik şikayetlerle başvurma oranlarında da belirgin bir yükselme olduğu görülüyor.
Peki dalgalı seyirde de olsa hala varlığını sürdüren, çeşitli varyantları olan bu salgının psikolojik yansımaları ile baş edebilmek adına neler yapabiliriz?


Öncelikle bilinmelidir ki, insanın iyi oluşuna ve vücut bütünlüğüne tehlike olarak yorumlanan her türlü unsura karşı organizmanın korku, kaygı, heyecan gibi tepkiler vermesi son derece olağandır. Amerikan Psikologlar Derneği tarafından “gerginlik duyguları, endişeli düşünceler ve artan kan basıncı gibi fiziksel değişikliklerle karakterize edilen bir duygu” olarak açıklanan kaygı, sınava girmek üzere olan bir öğrencide gözlenebileceği gibi yamaç paraşütü yapacak bir kişi ya da çocuğuna ulaşamayan anne için de söz konusu olabilir. Dolayısıyla hayati tehdit oluşturabilecek, herkesi bir şekilde etkileyen virüs karşısında da stres altına girmek kaçınılmazdır. Buna bağlı olarak ortaya çıkan negatif düşünceleri ve duyguları baskılamaya çalışmak da uzun vadeli bir çözüm olmayacaktır. Onları yok saymak için kendimizi zorlamak yerine bir hobi edinerek onunla vakit geçirmek, kitap okumak, yakınlarımızla sohbet etmek, dizi/film seyretmek, spor yapmak ya da uğraşmaktan keyif aldığımız ama okul/iş yoğunluğundan fırsat bulamadığımız diğer aktivitelerle dikkatimizi olumlu yönde dağıtmak, rahatsızlık veren duygu ve düşüncelerden uzaklaşmanın iyi bir yolu olabilir.


Yine de içinde bulunulan anların algılama ve yorumlama biçiminin kişiden kişiye değişiklik gösterebileceği ve her insanın bu anlara farklı anlamlar yükleyebileceği, aynı olgunun herkeste benzer hisler uyandırmayacağı unutulmamalıdır. Bir kişinin fazla etkilenmediği bir durum, başkası için travmatik değer bile taşıyabilir ve bunun çeşitli sebepleri olabilir. Bu nedenle gittikçe şiddetlenen ve kronikleşen, günlük yaşamı veya eğitim/iş/aile hayatını zorlaştıran, temel ihtiyaçları karşılamayı engelleyen belirtiler varsa, tehdit algısı ortadan kalktıktan sonra da bu belirtiler devam ediyorsa ihmal edilmeden bir uzmandan yardım alınması oldukça yararlı olacaktır.

Yazar

Beyza Nur YÖNDEM

Psikolog

Bir yanıt yazın

Your email address will not be published.

You may use these <abbr title="HyperText Markup Language">html</abbr> tags and attributes: <a href="" title=""> <abbr title=""> <acronym title=""> <b> <blockquote cite=""> <cite> <code> <del datetime=""> <em> <i> <q cite=""> <s> <strike> <strong>

*

İn yazılım web site tasarımı seo paketleri
Karşıyaka Psikolog manisa psikolog Salihli Psikolog Bodrum Wolf Yetkili Servisi