Son günlerde sosyal medyada sık sık aldatma ve aldatma paylaşımlarına rastlıyoruz. Aldatma kavramının çok geniş bir anlamı vardır. Yalan söyleme, bilme ya da konuşmama, sözlerini yerine getirmeme, duygusal ilişki içinde oldukları kişi haricinde başkalarıyla duygusal ilişki içinde olma, birden fazla kişiyle flört etme, kendisinden başka biriyle cinsel yakınlık yaşama gibi durumlar birlikte aldatma tanımına dahil edilirler. Ancak genel olarak, zihnimizi meşgul eden sadakatsizlik durumu duygusal ve fiziksel aldatmacadır. Öyleyse neden bir kişi sevdiği birini başka biriyle aldatır? Bu konuda pek çok çalışma var. Bu çalışmaların nörobiyolojik çalışmaları, son yıllarda her iki cinsiyette de vazopressin ve oksitosin hormonlarını içermektedir.
Bu hormonlara da bağlılık ve sadakat hormonları gibi isimler verilir. Çalışmalar, bu hormonların normal ve üzeri seviyelerine sahip kişilerin tek eşli olarak yaşadığını ve düşük seviyeli kişilerin hile yapma eğiliminin arttığını göstermiştir. Özellikle erkeklerde yapılan beyin görüntüleme çalışmalarında, tek eşli ve çok eşli erkeklerde cinsel uyaranlara karşı beyinde (özellikle oksipital bölgede) aynı derecede uyarılma meydana gelirken, romantik uyaranlara verilen tepkilerde farklılık gözlenmiştir. Tek eşli erkeklerin beyinlerinin romantik uyaranlara daha fazla tepki verdiği gösterilmiştir. Hormon testleri ile ilişkinizin geleceği hakkında fikir edinebilirsiniz. Ama bu tamamen doğru bir tahmin olacak mı? Tabii ki değil. Aksi takdirde bu analizler bir ilişki haritası olabilir. İlişkilerde aldatmanın doğasını sadece hormonlar ve beyin yasaklamaz.
İlişkinin öncesi, başlangıcı ve seyri bu sürecin parçalarıdır. Kişinin çocukluğundan beri yaşadığı deneyimler, yaşamları ve gelecekteki tüm ilişkiler hakkındaki bilgileri psikolojik olarak etkileyecektir. Geçmişte ailesinde aldatmaya tanık olan bir kişinin büyüdüğünde kendi ilişkilerinde iyi ilerlemesi kolay olmayacaktır.
Daha önce aldatılma travması yaşamış olan kişilerde bir sonraki ilişkilerinde şüpheci bir tavır olması muhtemeldir. Aldatma insan doğası mı? Yoksa bizi bu doğaya iten, aldatılma korkusu mu? Varoluşumuz bizi yalnız olmamak ve ilişkiler içinde yaşamak için bağlanabilmenin doğasına yönlendirir. Öyleyse neden bazen davranmak isteyen bir organizma başka türlü davranarak bir aldatma eylemine girişir? Terk edilme bağlanma korkusunu getirir; bağlanma korkusu kaybetme korkusunu doğurur; Kaybetme korkusuyla yüzleşmek istemeyenler bağlanmayı reddederler ve sonuç olarak bağlanma gerçekleşmeden önce bu ilişkinin sonucunu psikolojik olarak koparmaya çalışırlar. Böylece aldatma eylemi sona erer.
Bu açıdan baktığımızda, aldatma eylemi o an için başka bir eylem değildir. Aldatma, insan doğasına özgü değildir. Aldatmanın zaten kuralları vardır ve bir doğası vardır. Bu doğada geçmişinde yaşadığı bağlantılar vardır. Aldatma fikri tam da gerçekleşeceği zaman ortaya çıkar. Eylemi çok daha sonra gerçekleşebilir. Dediğim gibi aldatma o ana özgü bir durumdur, aslında manevi olarak uzun zaman önce olmuştur.